Site Loader

Akromioklaviküler eklem çıkığı;

Oluş mekanizması: Endirek travma ile oluşur.Eklem çıkığında akromioklaviküler ve korakoklaviküler bağlar kopmuştur. Sublüksasyonda korakoklaviküler bağ sağlamdır.

Tanı: Her iki elde ağırlık tutularak radiografi çekilir.

Tedavi: Çıkığı redükte etmeye yönelik bandaj uygulanır. Redüksiyon başarısız ise cerrahi tedavi uygulanır (tesbit veya rezeksiyon).

Sterno-klaviküler eklem çıkığı:

Oluş mekanizması: Direk darbe veya indirek travma (örn. gülle atma) ile oluşur.

Klaviküla öne ve yukarıya çıkmıştır.

Tedavi: 8 bandaj veya cerrahidir.

Omuz çıkığı:

Oluş mekanizması: Tüm çıkıkların yaklaşık yarısı omuz ekleminde meydana gelir. Omuz ekleminde eklem stabilitesi kemik yapılardan değil, eklem kapsülü, eklem bağları ve çevre kasları ile sağlanır. Glenoid çukur sığ ve küçüktür. Eklemin fibröz kapsülü mekanik zorlamalarla kolayca zedelenir.

Çıkık tipleri:

1>   Anterior.

2>   Posterior

3>   Superior  (seyrek)

4>   Inferior (seyrek)

Öne çıkık (anterior çıkık): Omuz çıkıklarının yaklaşık % 98′i öne çıkıktır. Genellikle kol abdüksiyonda açık el üzerine düşmekle meydana gelir.Eklem kapsülünün ön kısmını destekleyen glenohumeral bağlar arasında yer alan subskapuler bursa kapsülün ön kısmını zayıflatır. Çıkık olasılığı artar.

Öne çıkık tipleri:

a)      Subkorakoid (en çok görülür)

b)     Subglenoid

c)      Subklaviküler

d)     Intratorasik

Klinik belirtiler: Akromion çıkıntısı barizleşmiştir. Apolet belirtisi olarak adlandırılır. Humerus kırığının çökme kırığı meydana gelmişse Hill-sachs belirtisi olarak adlandırılır.

Omuz çıkığı komplikasyonları:

Erken komplikasyonlar; Pleksus brakialis, aksiller sinir, aksiller arter yaralanması meydana gelebilir.

Geç komplikasyonlar; Post-travmatik artrit, humerus başı avasküler nekrozu meydana gelebilir.

Tedavi: Yaralanmadan hemen sonra, çok erken dönemde redüksiyon aneztezi yapılmadan sağlanabilir. Zaman geçtikçe kas spazmı gelişeceğinden genel anestezi gerekir.

Redüksiyon teknikleri:

Hipokrat: Hekim hastanın koltuk altına ayak tabanını koyar. Traksiyonla birlikte üst ekstremiteye iç ve dış rotasyon yaptırılır.

Kocher: Üst ekstremiteye, traksiyon, humerusa dış rotasyon, addüksiyon (kol gövdenin orta hattına yaklaştırılır), iç rotasyon (el karşı omuza getirilir) yaptırılır.

Omuz çıkığında cerrahi tedavi endikasyonları:

1>   Humerus başının redüksiyonunu engelleyen patoloji mevcudiyetinde (rotator cuff, biceps tendonu gibi)

2>   Tuberkulum majusta kırık ve 1 cm den fazla ayrılma var ise

3>   Kırık oluşmasında sonra 2-3 hafta geçmiş ise

4>   Kırık ile birlikte glenoid ön kenarında kırık oluşması.

DİRSEK ÇIKIKLARINDA TANI VE TEDAVİ

GİRİŞ :  Dirsek çıkıkları tüm vücut eklem çıkıklarının % 20’sini oluşturmakta ve erişkinlerde omuz eklemi çıkığından sonra ikinci sıklıkta görülmektedir.Tüm yaş gruplarında görülebilmesine rağmen genç  populasyonda  (20-25 yaş) görülme sıklığı artmaktadır.Erkeklerde kadınlara oranla daha sık görülmekte ve genel olarak toplumda görülme insidansı 6-8 / 100 000 arasında değişmektedir.

DİRSEK EKLEMİ ANATOMİSİ :

Dirsek eklemi üç ayrı eklemin tek bir sinovyal  boşlukta  birleşmesinden oluşan kompleks bir eklemdir.

1 – Ulnohumeral eklem

2 – Radiohumeral eklem

3 – Proksimal radioulnar eklem

Eklem kapsülü bu kompleks eklemi tamamen çevrelemektedir. Kapsülün medial ve lateral kenarları kollateral ligamentler tarafından desteklenmiştir.

Medial kollateral ligament (MCL), üç bileşenden meydana gelir.

1 – Anterior oblik bant : Medial epikondilden origin alır

Unlanın anteromedialine yapışır

2 – Posterior oblik bant : Medial epikondilden origin alır

Olekranonun medialine yapışır

3 – Transvers bant : Olekranon ile unlanın anteromedial yüzü arasında uzanır

Lateral ligament kompleksi (LCL), dört ayrı komponentten meydana gelir.

1 – Radial kollateral ligament : Lateral epikondilden origin alır

Annular ligamentin üst kenarına yapışır

2 – Annular ligament : Ulnanın proksimalinde yer alan radial çentiğin ön ve arka

yüzleri arasında uzanır ve radius başını çepeçevre

sarmaktadır

3 – Lateral ulnar kollateral ligament : Lateral epikondilden origin alır

Unlanın lateralinde yer alan supinator

çıkıntıya tutunur

4 – Aksesuar lateral kollateral ligament : Supinator çıkıntı ile annular ligamentin

anterior kenarı arasında uzanır

DİRSEK BİYOMEKANİĞİ :

Dirsek eklemi, fleksiyon, ekstansiyon, pronasyon ve supinasyon hareketlerine izin vermektedir. Fleksiyon ve ekstansiyon hareketi başlıca ulnohumeral eklemde meydana gelirken, pronasyon ve supinasyon hareketleri radioulnar eklemde meydana gelmektedir. Radiohumeral eklem her iki harekete de katılmaktadır.

Dirseğin normal hareket açıklığı: Fleksiyon:0-150°

Supinasyon: 85°

Pronasyon: 75°

Günlük hayatta en çok kullanılan hareket açıklığı: Fleksiyon : 30-130°

Supinasyon: 50°

Pronasyon: 50°

Dirseğin fleksiyon ve ekstansiyon hareketlerinin rotasyon merkezi, lateral grafilerde trochlea merkezinden geçmektedir ve bu aks yukarıya  uzatıldığında humerusun anterior korteksine isabet etmektedir.

Radiohumeral eklemin rotasyon aksı, ön kol rotasyonunun mekanik aksıdır. Bu aks radius başı merkezi ile unlanın distal başının merkezini birleştiren çizgidir. Bu aks ön kolun anatomik aksından farklıdır.

Normal bir dirsek ekleminin stabilitesi

– Eklem geometrisi

– Kapsuloligamentöz yapılar

– Kasların balansı tarafından sağlanmaktadır.

Dirsek eklemini stabilize eden yapılar

– Primer statik yapılar

Ulnohumeral eklem

Medial Kollateral Ligament

Lateral Kollateral Ligament Kompleksi

– Sekonder statik yapılar

Radius başı

Eklem kapsulü

– Dinamik yapılar

Dirsek çevresi kaslar

Dirsek Stabilitesi

Valgus Stabilitesi: Valgus stabilitesi fleksiyonda başlıca MCL ve radius başı

tarafından sağlanmaktadır. MCL’nin anterior oblik bandı primer stabilizatör iken radius başı sekonder rol oynamaktadır.

Tam ekstansiyonda valgus stabilitesinden radius başı, MCL ve anterior eklem kapsülü sorumludur. Her birinin katkısı eşittir. Valgus stabilitesi dirsek 0° ve 30° fleksiyonda iken test edilir.

Varus Stabilitesi: Varus stabilitesi ulnohumeral eklem bütünlüğü, anterior eklem kapsulü ve LCL kompleksi tarafından sağlanmaktadır.

Anatomik çalışmalar hem fleksiyonda hem de ekstansiyonda primer stabilizatör görevini ulnohumeral eklemin yaptığını göstermiştir. Bu eklem ekstansiyonda varus stabilitesinin %55’inden, tam fleksiyonda iken %75’inden sorumludur.

Her iki pozisyonda anterior eklem kapsulü sekonder rol oynarken, LCL kompleksi tersiyer rol oynamaktadır

PROKSİMAL ULNA:  Trochlear çıkıntı trochleayı hemen hemen 180° çevrelemekte ve böylece dirsek eklemini vücudun en iyi örtünmüş eklemlerinden biri haline getirmektedir. Humerusun distal eklem yüzü 30° anterior eğilim göstermektedir. Eklemin öne doğru eğimi 2 yönden faydalıdır. Birincisi hem fleksiyonda hem de ekstansiyonda dirseğin posterior subluksasyonuna direnç gösteren koronoid çıkıntının etkisini arttırır. İkincisi dirseğin fleksiyon hareketini arttırmaktadır. Ulnohumeral eklemin şekli stabiliteyi etkilemektedir. Bu eklem sadece anteroposterior stabiliteye katkıda bulunmaz, aynı zamanda varus, valgus ve rotasyon stabilitesinde de etkilidir.

RADİUS BAŞI

Radius başı dirsek stabilitesine ve dirsek aracılıyla yük transferine katkıda bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar radius başının dirseğin geniş bir hareket alanında elden humerusa yük transferine katkıda bulunduğunu ortaya koymuştur. Maximum eklem teması ve yük transferi  dirsek ekstansiyonda  ve ön kol pronasyonda iken meydana gelir. Klinik olarak radius başı rezeksiyonunun dirseğin normal stabilitesini değiştirmediği bilinmektedir. Bu yüzden radiohumeral eklemin dirsek stabilitesi üzerindeki etkisi kollateral ligamentlerin bütünlüğüne bağlıdır.            Deneysel veriler MCL nin sağlam olduğu durumlarda valgus stabilitesini sağlamada radius başının minimum rol oynadığını ortaya koymuştur. Bununla birlikte MCL nin hasarlı olduğu durumlarda radiohumeral eklem dirsek ekleminin subluksasyonunu engelleyecek direnci göstermektedir. Valgus stabilitesini sağlayan en önemli bileşen radius başı sağlam olduğunda MCL’dir. Radius başı ikincil rol oynamaktadır.  Deneysel olarak radius başı ile LCL’nin unlar kısmı arasındaki ilişkide ortaya konulmuştur. LCL’nin hasarlı olduğu durumlarda radius başı sağlam olsun veya olmasın posterolateral subluksasyon meydana gelebilmektedir. Ancak klinik deneyler radius başının sağlam olduğu vakalarda bu subluksasyonun daha az olduğunu göstermiştir. Yani radius başı posterolateral stabilitede ikincil rol oynamaktadır.

DİRSEK ÇIKIKLARININ SINIFLAMASI

Dirsek çıkıklarının sınıflamasında , eklem geometrisi, yerdeğiştirmenin yönü, yerdeğiştirmenin  derecesi, zamanlama ve eşlik eden kırık varlığı gibi parametreler göz önünde bulundurulmalıdır.  Simpson sınıflaması: Bu sınıflama dirsek çıkığının yönüne göre yapılmaktadır. Dirsek çıkıklarında genelde ulna ile radius arasındaki interosseöz membran sağlamdır. Bu nedenle bu iki kemiğin aynı yönde yerdeğişimi söz konusudur. Bu membran yırtıldığında ulna ve radiusun farklı yönlerde çıkığı görülebilir.

Radius ve unlanın birlikte iştirak ettiği çıkık

Anterior,  Posterior,  Medial, Lateral

Ters à 1-Anteroposterior 2- Mediolateral

Sadece unla çıkığı

Anterior,  Posterior

Sadece radius çıkığı

Anterior,  Posterior, Lateral

Dirsek çıkıkları eşlik eden kırığın varlığına göre basit ve kompleks çıkıklar olarak ikiye ayrılır.

PATOFİZYOLOJİ: En sık rastlanan çıkık tipi posterior çıkıktır. Posterior çıkık oluşumunda iki oluş mekanizması tarif edilmiştir. Birincisi, dirsek tam ekstansiyonda iken üst ekstremitenin üzerine düşme,ikincisi ise dirsek hafif fleksiyonda iken ön kola aksiyal güç uygulanmasıdır. Anterior çıkık nadir görülmektedir.Bu çıkıklar posterior çıkıklara göre daha yüksek enerjili travmalar sonucu oluşmaktadır.Genellikle dirsek fleksiyonda iken posteriordan isabet eden direkt travma sonucu oluşmaktadır.

FİZİK MUAYENE BULGULARI:  Dirsekte deformite,  Effüzyon, Dirsek çevresinde ağrı,                Hareket kısıtlılığı

Nörovasküler hasar bulguları  à Median sinir hasarı

Ulnar sinir hasarı

Brachial arter hasarı

RADYOLOJİK DEĞERLENDİRME:   Dirsek çıkıklarının  radyolojik değerlendirilmesinde en sık olarak direkt X-Ray görüntülerine baş vurulmaktadır. Kompleks dirsek çıkıklarında eşlik eden kırığın boyutunu ve eklemle ilişkisini anlayabilmek için bazen bilgisayarlı tomografiye baş vurulabilmektedir. Brakial arter hasarı şüphesi olan hastalarda anjiografi yapılabilmektedir.

AYIRICI TANI

Suprakondüler humerus kırığı

Medial epikondil kırığı

Lateral epikondil kırığı

Radius başı kırığı

Koronoid çıkıntı kırığı

BASİT DİRSEK ÇIKIĞI

Komplet kapsuloligamentoz  hasar sıklıkla sadece posterior veya posterolateral dislokasyon ile ilişkilidir. Bu durumda kapalı redüksiyon sıklıkla dirsek stabilitesi için yeterlidir ve erken dönemde mobilizasyona başlamak gerekmektedir. Uzun dönem çalışmalar basit dirsek çıkığının sık olarak instabilite  ve artrozise neden olmadığını göstermiştir.  Josefsson  ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada basit posterior çıkığa sahip 52 hasta 24 yıl takip edilmiş. Hiçbir hastada  instabiliteye ait semptoma rastlanmamış.  Ancak fizik muayenede 8  hastada (%15) valgus instabilitesi saptanmıştır. Röntgeni bulunabilen 50 hastanın 19’unda  (%38) hafif dejeneratif değişiklikler saptanmıştır (sklerozis, osteofit, subkondral kemik kisti), ancak hiçbir hastada eklem aralığında daralma saptanmamıştır. Bu gözlemler kemik ve eklem komponentleri tarafından sağlanan intrensik stabilitenin, dirseğin kapsüloligamentöz yapıların fonksiyonlarının restorasyonu ve iyileşmesini sağlamada yeterli olduğunu göstermiştir.  Basit bir dirsek çıkığının  kapalı redüksiyonu sonrasında inatçı instabilite, eklemde kondral veya osteokondral fragmanların varlığına veya yumuşak dokunun araya girmesine bağlı olabilir.  Bu engeller ortadan kaldırıldığında  stabilite ön kol pronasyona alınarak sağlanabilir. Çünkü bu pozisyon lateral yumuşak dokuların gerginliğini ve dirsek stabilitesi üzerindeki etkisini arttırmaktadır. Eğer stabilite pronasyonda restore edilmiş ise aktif mobilizasyon ön kolu pronasyonda tutan cihazlar yardımıyla yapılmalıdır. Dirsek çıkığının redüksiyonundan sonra uzun süreli immobilizasyon  zararlıdır.Mehlhoff ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada basit dirsek çıkığına sahip 52 hasta 34 ay takip edilmiş. Basit posterior dislokasyondan sonra ağrı, sertlik ve instabilitenin  2 haftadan daha uzun süre immobilize edilen hastalarda  daha fazla gözlendiğini ortaya koymuşlardır.

KOMPLEKS DİRSEK ÇIKIĞI

RADİUS BAŞI KIRIĞININ EŞLİK ETTİĞİ DİRSEK ÇIKIĞI :  Radius başı kırığının eşlik ettiği dirsek çıkıklarının tedavisi basit çıkıklardan daha zordur.

Masson  radius başı kırıklarını (1954) 3 gruba ayırmıştır.

Tip 1 – Undeplase kırık – stabiliteyi etkilemez, ön kol rotasyonunu engellemez.

Tip 2 – Deplase (2mm den fazla) kırık. Ön kol rotasyonunu engellemektedir.

Tip 3 – Çok parçalı kırık

Johnson (1962) 4. tip kırığı tarif etmiştir. Tip 4 – Radius başı kırığı+dirsek çıkığı

Radius başı kırıklarının cerrahi onarımı küçük kırıkların fiksasyonu için daha iyi implantların gelişimi ile kolaylaşmıştır. Mini fragmanların vidalanması stabil bir fiksasyon sağlayabilmektedir. Bu uygulamada dikkat edilmesi gereken nokta yerleştirilen implantın radius başının eklem yüzeyine isabet etmemesi ve böylece ön kol rotasyonunu engellememesi. Radius başının 2/3 posteromediali ulna ile eklemleşirken,1/3 anterolaterali ulna ile eklemleşmez. Bu bölge nötral pozisyonda anterolateralde yer alırken tam supinasyonda posterolateralde yer almaktadır.  Soyer ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada (1998) ,ön kol nötral pozisyonda iken radius başı lateraline vida uygulamışlar ve hareketlerde kısıtlılık saptamamışlardır. Ön kol tam pronasyonda iken lateral pozisyonda vida uyguladıklarında supinasyonda 30° kısıtlılık saptamışlardır.  Ön kol tam supinasyonda iken lateral posizyonda vida koyduklarında pronasyonda 10° kısıtlılık saptamışlardır. Cerrahi fiksasyonun amacı radius başının sağlam fiksasyonunu ve anatomik redüksiyonunu sağlamaktır. İyileşme gecikebilir ve osteonekroz meydana gelebilir.  İyileşme problemi ve avasküler nekroz çok parçalı kırıklar ile ilişkilidir. Çünkü bu kırıklarda, fragmanlar tamamen yumuşak doku örtülerini kaybetmişlerdir.   Undeplase veya minimal deplase (Tip I) kırıklar nadiren dirsek çıkığı ile birlikte görülürken deplase radius başı  kırıklarında dirsek çıkığı sık görülmektedir. Dirsek çıkık ve radius başının  1/3 den fazlası kırık ve deplase ise AR+İF gerekmektedir.  Tip III kırıkların tedavisi tartışmalıdır. Fragman eksizyonu, radius başının geç eksizyonu ve radius başı replasmanı uygulanabilir. Radius başı replasmanı yapılmadan akut radius başı eksizyonu, interosseöz membran veya MCL nin hasarlı olduğu durumlarda kontrendikedir. Deplase kırık ön kolun rotasyonunu engelliyorsa ve aynı zamanda çok küçük, parçalı veya stabil internal fiksasyon için osteoporotik ise fragman eksizyonu uygulanabilir. Fragman eksizyonu için 2 şey önemlidir. 1) Eksize edilecek fragman unlanın küçük sigmoid notch’u ile eklemleşmeyecek  2) Radius başının 1/3 ünden küçük olacak. Gecikmiş radius başı eksizyonu  izole, parçalı ve deplase kırıklarda, radius başının 1/3 ünden fazlasının kırık olduğu durumlarda uygulanır. Ancak  kırıklı-çıkık durumlarında uygulanması uygun değildir.   Artroplasti, deplase, çok parçalı kırıklarda internal fiksasyonun mümkün olmadığı, radius başının 1/3 ünden fazlasının kırık olduğu durumlarda uygulanır.          Fiksasyona uygun olmayan radius başı kırıklarına MCL veya interosseöz  ligaman hasarı da eşlik ediyorsa radius başı protezi kullanılabilir. İlk yıllarda silikon implantlar kullanılmış ancak yüksek failure oranları nedeniyle günümüzde yerini metalik implantlara bırakmışlardır. Silikondan ayrılan mini fragmanlar sıklıkla sinovisite yol açarlar.            Eğer stabilitenin sağlanması bir problem ise fleksiyona izin veren eksternal fiksatör uygulanabilir. Endikasyonlar 1) Radius başı replasmanı veya kırık fiksasyonu ve ligament tamirine rağmen instabilitenin inatçı olduğu vakalarda 2) Cerrahi için uygun olmayan gross akut instabiliteli  hastalarda. 3) Sert dirsek ve çıkığın gecikmiş tedavisinde .Bu üçü primer endikasyonlardır. Relatif endikasyon ,unstabil dirseğin cerrahi tedavisini takiben rehabilitasyon süresince kırık redüksiyonu ve stabilitenin korunmasında kullanılmaktadır.

KORONOİD ÇIKINTI  KIRIĞININ EŞLİK ETTİĞİ DİRSEK ÇIKIĞI :  Dirsek çıkıklarının %10-15 inde koronoid çıkıntı kırığı rastlanmaktadır.  Kırıklı çıkık,  koronoid çıkıntıyı içerdiğinde dirseğin kronik instabilitesi ve rekürren çıkık riski artmaktadır. Bir çok vakada aynı zamanda radius başı da kırıktır.

Sınıflama:

Tip I: Avülsiyon tipi kırılma

Tip 2: Koronoid yüksekliğinin  %50’sinden azını içeren tek veya parçalı

kırık

Tip 3: Koronoid yüksekliğinin  %50’sinden fazlasını içeren tek veya

parçalı kırık

Morrey, koronoid çıkıntının, yüksekliğinin %50’sini kaybettiğinde bile ulnohumeral eklemin fonksiyonlarını koruduğunu öne sürmüştür. İndirekt redüksiyon ve koronoid çıkıntının interfragmanter vidalar ile fiksasyonu geniş kırıklar için kullanışlıdır fakat küçük kırıklar için nadiren mümkündür. Fiksasyon küçük vida veya K teli ile gerçekleştirilebilir veya kopan parça non-absorbable sütür ile sütüre edilebilir.

Tip 1 kırıklarda ulnohumeral eklem stabildir. Konservatif tedavi edilir.

Tip 2 kırıklarda hasta anestezi altında dikkatlice muayene edilir ve redüksiyon sonrası eklemin stabil  olup olmadığına bakılır. Eğer 40-45° den az fleksiyonda posterior  çıkık meydana gelirse eklemin stabilitesinin yetersiz olduğu düşünülür ve ulnohumeral eklem stabilize edilmelidir.

Eğer fragman fiksasyon için yeterli büyüklükte ise osteosentez tek bir vida ile sağlanabilir. Eğer fragman fiksasyon için fazla küçük ise non absorbable  bir sütür ile dikilebilir. Son bahsedilen durumda eğer stabiliteden endişe ediliyorsa distraksiyon cihazları (EF) uygulanabilir. Bu cihazlar ulnohumeral eklemin hareketine izin vermektedir. Yaralanmanın türüne göre bu cihazlar 3 ile 6 hafta bekletilebilir. Cobb, 7 vakalık serisinde 6’sında yeterli sonuç elde etmiştir.

Tip 3 kırıklar hemen hemen her zaman posterior çıkık ile beraberdir.

Eğer koronoid fragman yeterli büyüklükte ve parçalanmamış ise vida ile fiksasyon sonucu eklem stabilleştirilebilir. Eğer kırık fragmanlar parçalı ise ve fiksasyona uygun değilse EF uygulanmalıdır.

OLEKRANON KIRIĞININ EŞLİK ETTİĞİ DİRSEK ÇIKIĞI

Sınıflama:

Tip 1 – Kırık eklem yüzeyinin 1/3 proksimal kısmında yer alır

Tip 2 – Kırık eklem yüzeyinin  1/3 orta kısmında yer alır

Tip 3 – Kırık eklem yüzeyinin 1/3 distal kısmında yer almaktadır. Tip 3 kırıklar                                                                                sıklıkla anterior dirsek çıkığı ile birlikte bulunmaktadır.

Olekranon kırıklarında kullanılan cerrahi teknikler

1)      AR + serklaj teli ile fiksasyon

2)      İntramedüller fiksasyon

3)      Kombine – İntramedüller pin veya vida + tension band

4)      Plak ile fiksasyon

5)      Proximal fragmanın eksizyonu

Sıklıkla iki tekniğin kombinasyonu kullanılmaktadır. Seçim kırığın lokalizasyonuna,

şekline ve hastanın yaşına bağlıdır.

POSTERİOR MONTEGGİA LEZYONU

Pensore , posterior Monteggia  lezyonunun (ulna kırığı+ proximal radioulnar eklemin posteror çıkığı) dirseğin posterior çıkığının bir varyantı olduğunu öne sürmüştür. Bu yaralanma sıklıkla yaşlı bayanlarda ve osteopenik kemik yapısına sahip  insanlarda düşme sonucu meydana gelir.

Jupiter, bu kırıkların ulnohumeral stabiliteye sahip olduğunu  savunmuştur. Bu instabilitenin nedeni de bu lezyona geniş bir koronoid çıkıntı kırığının eşlik etmesidir. Bu araştırmacılar posterior Monteggia  lezyonunda görülen ulna kırığının  ulnanın değişik bölgelerinde görülebileceğini savunmuşlardır. Bunlar buna dayanarak yeni bir sınıflama tanımlamışlardır.

Tip A –  Koronoid çıkıntıyı içeren ulna kırıkları.

Tip B –  Koronoid çıkıntının distalinde metafizde lokalize ulna kırıkları.

Tip C –  Diafizde lokalize ulna kırıkları.

Tip D –  Unlanın proximal  1/3’den ortasına kadar uzanan multfragmanter kırıkları

içermektedir

Kırıkların çoğu Tip A veya Tip B’dir. Radius başı kırıkları bütün tiplerde sıktır.

MCL kompleksi bu yaralanmada sağlam olabilir. Fakat LCL kompleksi sıklıkla hasarlıdır ve radius başı posterolaterale dislokedir.

KOMPLİKASYONLAR

Kronik instabilite

Dirsek sertliği

Heterotopik ossifikasyon

Artrozis

Kronik İnstabilite

Kronik instabilite eklem malaligmenti veya kemik kaybına bağlıdır. Dirsek fonksiyonlarının korunmasında en iyi yol akut yaralanmanın uygun tedavisidir.

Rekonstrüksiyon – Koronoid çıkıntının kemik grefti ile kuvvetlendirilmesi

(desteklenmesi)

– Ligaman rekonstrüksiyonu + Trochlear  centğin derinleştirilmesi

– EF kullanılabilir.

Ditrsek Sertliği:    Basit ve kompleks dirsek çıkıklarından sonra dirsekte hareket kaybı sık gözlenmektedir. Kırığın eşlik etmediği basit çıkıklarda  2/3 haftadan fazla immobilizasyon, sertliği ve ağrı riskini arttırmaktadır. Bu, kırığın eşlik ettiği çıkıklar için de geçerlidir.Tedavide primer amaç, dirsek stabilitesini sağlayacak kemik ve eklem komponentlerinin stabil fiksasyonu ve takiben erken aktif mobilizasyon

Heterotopik ossifikasyon : Dirsek kırıklı çıkığı heterotopik ossifikasyon için predispozisyon oluşturmaktadır.Aynı zamanda redüksiyon esnasında ve ilerleyen dönemlerde egzersiz amaçlı güç uygulanması da heterotopik ossifikasyon riskini arttırmaktadır.Heterotopik ossifikasyon yaralanmadan 3-4 hafta sonra radyolojik bulgu vermektedir. Tedavisinde geç rezeksiyon önerilmektedir

Artrozis:  Posttravmatik artrozis genellikle kompleks dirsek çıkılarından sonra görülmektedir.Basit dirsek çıkılarından sonra nadirdir. Yüksek enerjili yaralanma,eklem yüzeyi hasarı, rezidüel instabilite artrozis riskini arttırmaktadır.Tedavide total dirsek artroplastisi uygulanmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir